İlaçlar

İlaçlar hakkında bilmeniz gereken ilginç bilgiler, bakalım neye iyi gelmişler?

65 yaşın üzerinde yaşamış olan kişilerin üçte ikisinden fazlası bugün hayattadır.

Avrupa’da doğmuş olan 400.000’i aşkın bilimadamı Atlantik’i aştılar ve ABD’de çalışan bilimadamlarının %40’ını oluşturmaktalar.

Nadir hastalıklar 20 milyon Avrupa vatandaşını etkilemektedir.

Yüzyılın başındaki ortalama yaşam beklentisi yalnızca 55’ti, bugün ise Avrupa’da doğan bir çocuğun neredeyse 80 yaşına kadar yaşaması beklenebilir.

Bugün beş üzerinden bir Avrupa Birliği vatandaşı halen genellikle önlenebilir hastalıklardan prematüre olarak ölüyor.

Dünyadaki ölümlerin dörtte biri bir enfeksiyon hastalığından kaynaklanmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, günümüzde dünya çapında bilinen 30.000 hastalığın yaklaşık dörtte üçü için halen etkin bir tedavi yoktur.

Antibiyotikler ve aşılar 1920’lerde altı ana hastalığın kökünün neredeyse tamamen kurutulmasında büyük bir rol oynamıştır: grip/zatürree, frengi, difteri, boğmaca, verem ve kızamık.

Çiçek hastalığı şu ana kadar kökünü kuruttuğumuz tek hastalıktır. Bu, Dünya Sağlık Örgütü’nün muhtemelen en büyük başarısıdır. Geçtiğimiz 30 yılda, Avrupa’da hastalıkla bağlantılı mortalite oranları neredeyse %40 oranında azalmıştır.

Kalp hastalığı, kanser, Alzheimer hastalığı, diyabet, artrit, depresyon, inme ve osteoporoz gibi tedavi edilmeyen hastalıklar dünyada yüz milyonlarca kişiyi etkilemekte ve küresel topluma trilyonlarca Euro’luk maliyet yaratmaktadır; ağrı ve çekilen sıkıntılar da cabası.

Günümüzde, dünyadaki ilaç endüstrisi bütün tedavi kategorilerindeki 700’den fazla yeni ilaç ve aşının araştırılması ve (klinik aşamada) geliştirilmesinde çalışmaktadır. 1987 yılında, AIDS hastaları için yalnızca tek bir ilaç tedavisi vardı. Bugün, 61, ilaç var 102’yi aşkın ilaç da klinik çalışma aşamasındadır.

Araştırmaya dayalı ilaç şirketleri yenilikçiliğin lokomotifidir. Bu şirketler geçtiğimiz 20 yıl içerisinde dünyada geliştirilen bütün yeni ilaçların %90’ından fazlasını keşfetmiş ve hastalara sunmuştur.

Dünyanın en iyi 100 şirketinin 15’i (kapitalleştirme açısından) ilaç şirketidir. İlaç endüstrisi Avrupa’daki bütün araştırma ve geliştirmenin yaklaşık beşte birini yürütmektedir. Bu çok büyük ARGE yatırımı neredeyse tamamen özel sektör tarafından (yani, hükümet teşvikleri olmadan) fonlanmıştır. Avrupa’da ilaç endüstrisindeki 91.500 bilimadamı bugün örnek vermek gerekirse, kanser, kalp hastalığı, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, artrit, osteoporoz, sistik fibroz, HIV/AIDS ve diğer hastalıklar için yeni tedaviler araştırmaktadır.

Avrupa’da ilaç endüstrisi yüksek nitelikli işlerde doğrudan 582.500 kişi istihdam etmekte ve dolaylı olarak da 3-4 kat daha fazla iş yaratmaktadır.

Ortalama olarak, ilaç sektöründe eleman başına katma değer motorlu araçlar, makine mühendisliği ve inşaat gibi) diğer üretim endüstrilerinden %35 daha fazladır. Araştırmaya dayalı ilaç şirketleri satışlarının %15-20 kadarını ARGE’ye yatırıyor; bu da diğer herhangi bir endüstri sektöründen daha yüksek bir yüzdeyi temsil ediyor bilgisayar, elektronik veya uzay gibi).

Yakın zamanda yapılan çalışmalar tek bir yeni ilaç için yapılan toplam araştırma ve geliştirme masraflarının 895 milyon € olduğunu göstermiştir. Bu masrafın, genom araştırmalarının artan karmaşıklığı nedeniyle önümüzdeki birkaç yıl içerisinde daha da artması beklenmektedir.

Umut verici yeni bir bileşik, preklinik testlerde veya klinik çalışmaların son aşamalarında başarısızlığa uğrayabilir, ancak buradaki fark yüzlerce milyon Euro’luk israf olmuş yatırım anlamına gelir.

Yeni ilaç yaratmaktaki artan zorluk geçtiğimiz 30 yıl içerisinde buluşlar ve pazarlama arasındaki zamanın sürekli artmasına neden olmuştur. Ürünlerin artan şekilde sofistike olması, ruhsatlandırma gereksinimlerin karmaşıklığı ve “idari” gecikmeler nedeniyle, şimdi, yeni sentezlenmiş aktif maddeyi pazarlanabilir bir tıbbi ürüne dönüştürmek ortalama olarak 12-13 yıl sürer.

Ortalama olarak, ümit veren 5.000-10.000 maddeden biri, kaliteli, güvenli, etkin ve pazarlanabilir bir ürün olarak onaylanmak için farmasötik ARGE aşamasında kapsamlı testlerden geçecektir. Pazarlanan on ilaçtan yalnızca üçü ortalama ARGE maliyetlerini karşılayan veya bunları aşan bir gelir yaratabilir. Bilim ilerleyip alternatif yöntemler çıktıkça, tıbbi araştırmalarda kullanılan toplam hayvan sayısı düşmekte olup şimdi 20 yıl önceki oranın yarısından azdır. Artan farmasötik ARGE harcamalarına rağmen, pazara giren yeni aktif maddeler Yeni Kimyasal ve Biyolojik Maddeler) geçtiğimiz 30 yıl içerisinde neredeyse yarı düzeye inmiştir.

Toplam üretimin %60’ının ihracat tarafında teşkil edildiği ve geçtiğimiz 20 yıl içerisinde değer cinsinden beş katına çıkan ilaç üretiminde Avrupa halen başı çekmektedir. 200 yıl boyunca, Avrupa aşı gelişiminde ve üretiminde başı çekmiştir: Avrupalı aşı üreticileri bugün dünyadaki aşıların yüzde 60’ını sağlamaktadır.

Avrupa’daki ilaç endüstrisi sürekli artan bir olumlu ticari denge sergileyen tek ileri teknoloji sektörüdür 1990’daki 7.000 milyon Euro’dan 2002’deki 40.000 milyon Euro’ya). OECD rakamlarına göre, toplam sağlık harcamalarında ilaç harcamalarının payı 1960-1980 arasında üçte bir oranında azalmış ve sonra %15 düzeyinde sabitlenmiştir.

Ortalama olarak, Avrupa ülkeleri gayrisafi yurtiçi hasılalarının %1’inden daha azını harcamaktadır; bu yüzde, sağlık analistlerine ve uzmanlara göre yakında iki katına çıkacaktır.

Her Avrupa vatandaşı ortalama olarak içkiye ve sigaraya ilaçtan iki kat daha fazla para harcamaktadır. ABD’deki %14’lük oranına kıyasla, ortalama olarak, Avrupa ülkeleri gayrisafi yurtiçi hasılalarının %8’ini sağlık bakımına harcamaktadır.

Bugün uluslararası pazarda mevcut olan bütün ilaçların %7’si sahtedir. Bazı ülkelerde, sahte ilaç sayısı %50 gibi yüksek olabilir.

Bazı gelişen ülkelerde, hükümetler kamu harcamalarının %5’inden fazlasını askeri konulara ve %1’den azını sağlık bakımına harcamaktadır.

Birçok Avrupa Birliği ülkesinde, reçeteli ilaçlar, toplam ilaç harcamaları toplam sağlık harcamalarının ortalama olarak yalnızca %15’ini teşkil etse bile, reçeteli ilaçlar sağlıkta tasarruf tedbirlerinin birincil hedefi olmaya devam etmektedir.

Ortalama olarak, Avrupa’da hastalar tarafından üstlenilen ilaç harcamalarının yüzdesi ilacın toplam maliyetinin yaklaşık %30’udur. Kalan meblağ zorunlu sağlık sigortası sistemleri tarafından ödenmektedir.

Yeni bir ilaç için ortalama etkin patent süresi yalnızca 10-12 yıldır; diğer endüstrilerdeki yenilikçiler tipik olarak 18 yıl etkin patent koruması alır.

Pazara giren patentli ürünler arasında artan küresel rekabeti nedeniyle, yeni bir ilaç için gerçek pazar münhasıriyeti birkaç yıldan birkaç aya inmiştir. Bazı AB Üyesi Devletlerde, paralel ithalat oranı toplam ilaç pazarının yaklaşık %15’ini temsil etmektedir 4.500 milyon).

Bazı AB Üyesi Devletlerde, ilaç onayı ve pazarda mevcut olabilme arasındaki gecikmeler “idari” prosedürlerden dolayı iki yılı aşabilir. Topluluk Kanunlarına göre, fiyatı sabitleme ve geri ödeme prosedürleri için gereken toplam zaman 180 günü aşmamalıdır.

Geçtiğimiz yüzyılın çoğunda, Avrupa, farmasötik yenilikçilikte lider konumunda olmuştur. Ancak 1997 yılında, yenilikçi çabalar ARGE yatırım) ve yenilikçi aktivitelerin sonucu Yeni moleküler madde) açısından ilk kez ABD Avrupa’yı geçmiştir.

Geçtiğimiz on yılda Amerikan ilaç pazarı Avrupa pazarından yaklaşık iki kat daha hızlı büyümüştür. 1990 yılında, Avrupa’nın başlıca araştırmaya dayalı şirketleri dünya çapındaki ARGE harcamalarının %73’ünü AB bölgesinde harcarken, 1999 yılında yalnızca %59’unu AB bölgesinde harcamıştır. ABD bu ARGE transferinden özellikle faydalanan taraf olmuştur. Avrupa’daki farmasötik patent başvurularının %60’ından fazlası Amerikan şirketleri tarafından yapılmaktadır.

Dünya çapında en çok satılan 10 üründen 6’sı Amerika’dan ve yalnızca 3’ü Avrupa’dan gelmektedir.

Bugün, dünya pazarında her yıl lanse edilen 40 yeni moleküler maddenin yaklaşık beşte biri biyoteknolojik türevlidir.

Bugün, çok önemli bir alan olan biyo-ilaç alanında dünyada yürütülen ARGE çalışmalarının üçte ikisi bugün ABD’de gerçekleştirilirken, yalnızca dörtte biri Avrupa’da yapılmaktadır.

Avrupa’da biyoteknoloji alanında yaratılan istihdam sayısı ABD’den çok daha azdır; Avrupa’da biyoteknoloji endüstrisindeki doğrudan istihdam 87.000 olarak tahmin edilirken, ABD’deki sayı yaklaşık 181.000 elemandır. Avrupa’da bir reçeteli ilacın ortalama maliyeti yaklaşık 10 € iken, hastanede bir hafta kalma ortalama olarak 1.800 € ve gecelik yoğun bakım tedavi masrafları 750 €’dur.

Ortalama olarak, bir ilacın perakende fiyatının %40’ı üreticiye değil dağıtımcılara eczanelere ve depolara) ve Devlete yansır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün Esansiyel İlaçlar Listesindeki ilaçların %95’inden fazlası patent dışıdır; yani gelişen dünyada en çok ihtiyaç duyulan ilaçlar herhangi bir jenerik şirketi tarafından neredeyse sıfır maliyetle yasal olarak kopyalanabilir ve dünyanın her yerinde pazarlanabilir.

İnsanlardaki genetik bozuklukların yaklaşık 4.000’i tek genlerdeki defolar nedeniyle oluşur.

Pazara yeni bir ilaç sunmak, preklinik ve klinik araştırmaların birkaç aşamasını içeren, karmaşık ve zaman alan bir süreçtir. Ürünün kalitesi, güvenliği ve etkinliğini değerlendiren bir prosedürünün tamamlanmasının ardından yetkili ruhsatlandırma makamları tarafından önceden onay verilmeden hiçbir ilaç herhangi bir AB Üyesi Devlette pazara verilemez.

İlaçlara para harcamanın sağlık bakımının genel maliyetlerini azalttığı ve ayrıca bireysel olarak hastalara, ailelere ve bakıcılara yarar sağladığına dair güçlü kanıtlar vardır. İlaç endüstrisi Avrupa’nın ticari fazlasını iyileştirmek için diğer ileri teknoloji endüstrisinden çok daha fazlasını yapar.

1998 yılında AB ticari dengesi telekomünikasyon, ses, TV ve video sektörüne göre dokuz kat daha fazla olmuştur.

Ortalama olarak, 75 yaşın üzerindekiler için sağlık bakımın maliyeti genç erişkinlerden yedi kat daha fazladır.

Geçtiğimiz 40 yıl içerisinde ilaç kullanımındaki ilerlemeler akıl hastalığı, enfeksiyon hastalıkları ve ülser dahil olmak üzere) 12 ana hastalık alanlarında hastaneye kabul süresini ve oranını yarısına düşürerek hastane yataklarını boşaltmaya yardımcı olmuştur.

Mortalite ve morbidite istatistiklerine göre, koroner kalp hastalığı endüstriyel ülkelerde başlıca ölüm nedeni olmaya devam etmekte, yıllık toplam ölümlerin %17.2’sini teşkil etmektedir. Avrupa’da ve ABD’deki yaşlı kişilerin yüzdesi 75 yaş ve üzerindekiler) geçtiğimiz 50 yıl boyunca iki katına çıkmış ve Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre, 2025 yılına kadar üç katına çıkacaktır.

Uluslararası karşılaştırmalar kişi başına yapılan sağlık harcamalarının Avrupa ve Japonya’ya göre ABD’de 2.3 kat daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Pazarlanan ilaçların patentleri aslında 10-12 yıldan daha fazla sürmediğinden, her ilaç şirketi, sürekli yeni ürün akışını sağlayabilmek için 10 yıllık dönemlerde kendini yenilemelidir.

Günümüzde dünya pazarında lanse edilen yeni aktif maddelerin yaklaşık %40’ı Avrupa’da keşfedilmiş ve geliştirilmiş ve 30 yıl önce Avrupa’nın ilaç keşiflerdeki payı %65’tir. Yeni bir kimyasal veya biyolojik maddeyi araştırma ve geliştirmenin ortalama maliyetinin şimdi 870 milyon USD olduğu tahmin edilmektedir; yani, tarihin en muhteşem Okyanus gemisi, dünyada inşa edilen en büyük, en uzun, en yüksek ve en lüks gemi Queen Mary 2’nin toplam maliyeti.

Dünya Sağlık Örgütü, halihazırda orijinin bilinmediğini ve uygun tedavilerin olmadığı 2,000 hastalık olduğunu tahmin etmektedir.

Teknolojide sağlık alanında yeni ilaçların sunulmasıyla sağlanan iyileşmelerin 1960-1990 yılları arasında insanlardaki mortalite oranını yukarıya doğru %50 oranında azalttığı tahmin edilmektedir.

ARGE’ye dayalı ilaç endüstrisi tüm dünyadaki sağlık araştırmalarının en büyük yatırımcısıdır: 2002 yılında ilaç ve biyoteknoloji şirketlerinin yaptığı toplam ARGE harcamaları yaklaşık 50 milyar USD’yi bulmuştur. ARGE harcamalarının 1/3’ü tek başına klinik çalışmalarına yapılmaktadır klinik çalışmalardaki ortalama hasta sayısı 1980’lerin başından beri üç katına çıkarak bugün 5,000’i aşmaktadır.)

HIV’nin keşfedilmesinden yalnızca dört yıl sonra AIDS bulgularını iyileştirmeyi hedefleyen ilk ilaç lanse edilmiş ve o tarihten beri 4 yeni antiviral ilaç sınıfı geliştirilmiş olup şimdi 80’den fazla yeni ilaç klinik çalışma aşamasındadır. ABD’de ve Avrupa’da son anti-retroviral ARV) ilaçlara karşı AIDS virüsünün direnç oranı bazı popülasyonlarda %30’lara çıkmaktadır.

Yalnızca ABD’de, ilaç endüstrisi, sağlık araştırmalarına dünyanın en büyük kamu sağlığı araştırması örgütü olan Ulusal Sağlık Kurumu’ndan NIH) %50 daha fazla harcamaktadır.

Geliştirilme aşamasındaki potansiyel ilaç sayısı 2003 yılının sonunda en yüksek düzeye ulaşarak 7.300 ilaç ve aşı adayına ulaşmıştır. 1918-1919 yıllarında “İspanyol Gribi” pandemiği boyunca dünya nüfusunun yarısına hastalığın bulaştığı ve 40-50 milyon kişinin öldüğü tahmin edilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.